Yoga Candır

Geçen yine cennetteyim..

ya da yoginin Bali rehberi - 2

Denpasar hava alanına indiğinizde sizi ilk olarak sıcak hava dalgası karşılayacak. ikinci gidişim olmasına rağmen ilk başta bi tedirgin oldum, acaba bu nemde ve sıcakta nefes alamaya devam edebilecek miyim diye. Sizi almak için bekleyen klimalı bir araba bu ilk şoku atlatmanıza yardımcı oluyor. Tabi sizi almak için gelen șöförün elinde tututuğu ve üzerinde adınızın yazılı olduğu kağıdı bulmayı başarabilirseniz. Ben bi ara vazgeçtim, bu kalabalıkta ben kimseyi bulamam dedim ve resim çekmeye başladım.

Ubud Bali adasının benim için en güzel bölgesi. Bali’nin güzel kültürünün en canlı kaldığı bölgelerinden biri olduğu söyleniyor. Sokakları, yürüyüş yolları, vejeteryan ve vegan restoranları, ayakkabısız girilen dükkanlarıyla, herkesi olduğu gibi kabul eden ruhuyla Ubud bir yoginin ister istemez kendini o arayıp durduğu dingin ruh hali içinde bulacağı özel yerlerden biri.

O yüzden ben Bali desem de siz Ubud anlayın. Şu sıralar Denpasar’dan Ubud’a gelmek için 25-30 USD gibi bir para ödemeniz gerekiyor araba başına. Dolayısıyla arkadaşlarınızla beraber geldiyseniz çok daha uygun fiyata geliyorsunuz. Oteliniz size ulaşım ayarlayacaktır, çok uçuk bir fiyat vermedikleri sürece bence bu mantıklı bir seçenek.

Ubud’a geldiğinizde binaların derme çatmalığıyla her yandaki heykellerin incelikli detayları, doğanın çarpıcılığı ve kültürün renkliliği başta uyuşmuyormuş gibi gelebilir. İkinci gününüzde yılın hergünü sıcak olan bir yerde oluşan sokak kültürünün güzelliğini evlerin içlerine gizlenip durmanın gereksizliğini fark edeceksiniz. Her şey bir anda anlam kazanacak ya da artık açıklamaya çalışmayı bırakıp kendinize akışa bırakmış olacaksınız.

Ubud’da kredi katı kullanarak yaptığınız harcamalardan yüzde üç komisyon alınıyor. Ben para işini yanımda dolar götürerek ve onları azar azar bozdurarak çözüyorum. Paranızı bozdurmak için etrafta biraz dolaşıp hangi büronun daha avantajlı bir kurdan döviz bozduğuna bakın.

Bali’nin suları insanın bağırsaklarnını bozabiliyormuş. Ben burada olduğum sürece böyle bir şeyi riske atmak istemediğim için tüm uyarılara uymaya çalışıyorum. Dişlerimi bakkaldan aldığım içme suyuyla fırçalıyorum. Duş alırken su yutmamaya çalışıyorum. Ama dikkat etmeyi unuttuğum zamanlar da oldu, henüz çok şükür başıma bir şey gelmedi. Zaten artık neden sonuç ilişkilerinin alışılagelmiş mantığının geçerli olmadığı bir yerdeyim. Eğer burada hastalanırsanız bu sadece bünyenizden atmanız gereken bir şeyler bulunduğunu işaret eder. Bu durumda yapılabilecek en iyi şey hastalıktan bir şeyler öğrenmeye çalışmak ve bir sürü alternatif tıp yöntemini test etme fırsatını değerlendirmek olabilir ancak. Ubud’un kelime anlamı da ilaç zaten burada reflexolojiden, kristal tedavisine bir yığın şifa yöntemine ulaşmak çok kolay. Dediğim gibi, ne de olsa artık alışılagelmiş neden sonuç ilişkilerini geride bıraktık. Burada neye inanıyorsan onu yaşıyorsun… Yoksa başka yerlerde de mi öyleydi…

Bali aslında oldukça ucuz bir yer ama tabi yabancılara biraz farklı fiyat veriyorlar. Yani pazarlık payınız büyük. Bir de satıcı aynı malı yerlilere onda bir fiyatına verirse hiç şaşırmayın bu gayet normal bir uygulama. Fiyatlar nasıl yani sadede gel derseniz şöyle: yaklaşık 20 lira civarı bir para verdiğinizde her şeyiyle beraber inanılmaz güzellikte manzaralı bir kafede mükellef bir akşam yemeği yiyebiliyorsunuz. Ben bazen yelilerin yemek aldığı bir marketten muz yaprağına sarılmış pilav ve tam ne olduğunu bilmediğim ama ana maddesi tofu olan toplar alıyorum ve 2 liraya da karnımı gayet güzel doyurabiliyorum.

Ubud’da yürüken bir çok tur ajentesi göreceksiniz. Bence en eğlenceli ve en verimli yöntem bir scooter kiralayıp tripadvisor’daki yorumlar yardımıyla nereye gitmek istediğinize karar vermek. Böylece yol üstünde gördüğünüz yerlerde durabiliyor yeni yeni yerler keşfedebiliyorsunuz. Ne zaman biri size rehberlik edeyim dese, tamam dediğime pişman oldum. Hem işin sonunda anlaştığınız paradan daha fazlasını istiyorlar hem de pek bi rehberlik yapmıyorlar. (Bir keresinde bi tapınağa gitmek için yol sorduk biri bize burdan gitmek çok zor yol da çok uzak ben sizi özel bir yoldan götürürüm dedi. Sonra bizi tapınağa güzelim merdivenler dururken, kayan toprakların, otların ve böceklerin arasından bayır aşağı indirip garip bir yerinden tapınağa soktu. Tapınak görevlisi kıza kıza bilet almamızı istedi. O bayırdan geri asla tırmanamayacağımız için scooterımıza ulaşmak ayrı bir kabus oldu…) İstisnalar vardır tabi ama ben rastlamadım. Eğer scooter kullanmak istemiyorsanız ve gideceğiniz yerler çok yakın değilse kolaylıkla sizi istediğiniz yere motoruyla ya da arabasıyla götüreek birini bulabilirsiniz. Hatta bulamazsanız elinizi öperim. Ben hergün aynı yoldan geçiyorum ve her yerde olduğu gibi benim yolumun üzerinde de onlarca adam ‘transport? what about tomorrow?’ diye sorup duruyor. Ayrıca bunu hergün yapıyorlar ve ben o yoldan sabah altıda geçiyorum. Sonuç olarak bizim için garip olsa da orada birinin motoruna atlayıp bir yerlere gitmek ya da sokakta arabasının olup olmadığından bile emin olmadığınız birinin size taksi hizmeti sağlaması son derece normal bir ulaşım yöntemi.

Ubud’la iligili genel olarak şimdilik aklıma gelen noktalar bunlar. Bir sonraki yazımda yoga yapılacak yerlere değineğim. Artık zamanı geldi de geçiyor zaten bu konunun….

Zeynep