Geçen yine cennetteyim..
ya da RYT ilk gün
Ekim ayında Shades of Yoga yoga okulu ile beraber çalışarak Türkiye’de yoga eğitmenlik kursu açacağız. Bu nedenle şu anda Shades of Yoga’nın bir ay sürecek olacak olan yoga eğitmenlik kursunun bir parçasıyım.
Biz de eğitmenlik eğitimimizi Shades of Yoga ile tamamlamıştık. İki ay boyunca her gün sabahtan akşama yoga ile yatıp yoga ile kalktık. Bugün bi zamanlar benim olduğum gibi heyecan ve korku içinde haftalık programı dinleyen öğrencileri görünce bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Böyle bir maceraya giren hemen hemen herkesin kafasında aynı soru oluyor: Ölür müyüm? Hayır, ama hiç kolay olmayacak. Hangi tadından yenmez güzellikteki şey kolaydır ki?
Bedensel olarak çok yorucu ruhsal olarak da bir o kadar dinlendirici bir süreç. Psikolojik olarak ise son derece değişken…
Biz Gökçe ile kendimizi tamamen o kursa adamıştık giderken. Anlamsız da gelse, yıpratıcı da olsa söylenen her şeyi sahip olduğumuz tüm kudretle uygulamaya çalıştık. İnziva tarzı eğitimlerin en güzel yanı bu bence. Kendini bir şeye adamak zaten zor, bir de başka şeyler araya girince iyice zorlaşıyor. Bence takip edilebilecek en iyi strateji bu: kendini adamak. Çünkü yoga bir yaşam tarzı, sadece mat üzerinde yapılan bir şey değil, bütün benliğinize yayılmasına izin vermelisiniz.
Çok yorucu bir süreçti. Sabah erken kalkıp meditasyon, asana çalışması ve teorik ders yapıyorduk, sonra da odamıza dönüp sızana kadar ödev yapıyorduk. Çok ama çok yorgunduk sonra buna alıştık. Yorgun olmak aslında hala ayık olduğun ve bir şeyler yapabileceğin anlamına geliyormuş. Her yerin ağrıdan kırılırken mata çıkınca yine de enerji depolayabiliyormuș insan. Ölünmüyormuș aksine yaşanıyormuș, şimdinin içine akılıp gidiliyormuş.
Tabi bu işi Ubud gibi büyülü bir yerde yapmak da işin cabası.
Şimdiye kadar yaptığımız en mantıklı hareket her şeyi bırakıp iki ay Ubud’a gelip yoga yapmakmış meğersem diyerek geri döndüm buradan. Nerede olursa olsun bir aylık bi yoga inzivası hayatınızı değiştirecektir. Yeter ki siz mucizelere kendinizi açın.