Yoga Candır

Dişil Güç - Bilinç & Enerjinin Dengesi

Dişil güç, kadim Hint öğretilerinde derin bir yere sahiptir ve biz yoginler için de oldukça önemli bir kavramdır. Hint felsefesindeki eril ve dişil unsurlar, zamanla popüler kültürde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle sosyal medyada “dişil güç” kavramıyla sıkça karşılaşıyoruz. Ancak çoğu zaman, bu kavramın asıl anlamından uzaklaştığını ve insanlara nasıl davranmaları gerektiğini dikte etmek için kullanıldığını görmek üzücü. Bu yazıda, eril ve dişil unsurların yoga felsefesindeki gerçek anlamlarını açıklayarak bu karmaşaya bir ışık tutmayı amaçlıyorum.

Eminim bu kavramlarla daha önce karşılaştınız. Ancak, kadın ve erkek kavramlarından nasıl ayrıldıklarını tam olarak merak ediyor olabilirsiniz. İşte burada, bu kavramları doğru bir şekilde anlamak için size rehberlik etmeyi hedefliyorum.

Eril ve Dişil Unsurların Anlamı

Farklı felsefelerin eril ve dişil güçlere yüklediği anlamların zaman zaman karıştırıldığını görüyoruz. Ancak yoga felsefesine göre bu unsurlar son derece net bir şekilde tanımlanmıştır:

  • Eril unsur bilinçtir.
  • Dişil unsur ise güç ve enerjidir.

Bu iki unsurun uyumu, anlamlı ve bütünsel bir varoluşun temelini oluşturur. Gelin, bu unsurları daha detaylı inceleyelim.

Dişil Unsur Nedir?

Dişil unsur, enerjiyi ve gücü simgeler. Okuduğum bir çok yazı ve dinlediğim konuşmada bu unsurun etrafında mistik bir hava yaratıldığına tanık oluyorum. Böyle sanki hem çok tanıdık hem de kendi kendime anlayamayacağım kadar karmaşık gibi. Ama aslında değil.  Dişil güç yaratımın enerjisi ve eylemin gücüdür.  Yoga için enerji ve güç aynı anlama gelir; yani iki farklı şeyden bahsetmiyoruz.

Dişil Enerjinin Tanımı

Modern yoga ustalarından Swami Sivananda, dişil enerjiyi şu sözlerle tanımlar:

“Dişil enerji veya Shakti, evren boyunca hareket eden dinamik güçleri temsil eder. Gücün, yaratıcılığın ve değişimin somutlaşmış halidir.”

Bu enerji, yaşamın sürekli akışını ve dönüşümünü sağlar. Tüm yaratıcı süreçlerin temelinde bu dinamik enerji yatar. B.K.S. Iyengar ise şöyle der:

“Yogada, dişil prensip tüm yaratım ve enerjinin kaynağıdır. Bu, bundan ne eksik ne de fazladır – yaşamı sürdüren hayati güçtür.”

Bu enerji, her şeyin içinde hareket eden, biçim veren ve dönüştüren güçtür. Hint mitolojisinde, tanrıça Parvati’nin yaratıcı enerjisi (Shakti), evrenin döngüsünü başlatan itici güç olarak sembolize edilir.

Yani kısaca bir eylem varsa bu eylem belli bir güç gerektirir ve bu güç de dişil unsurdur. Aynı şekilde, bir yaratım varsa bu yaratım bir enerji gerektirir ve yine bu enerji dişil unsurdur.

Dişil Gücün Önemi ve Rolü

Shakti yalnızca yaratıcı değil, aynı zamanda dönüştürücü bir enerjidir. İçsel bilgelik, şefkat ve sevgi gibi özelliklerle özdeşleşir. Ancak bu özellikleri fedakar anne arketipi ile özdeştirmemek lazım. Doğu felsefesinde yıkım, yaratımın doğal bir parçasıdır.

Bu açıdan bakıldığında, dişil güç hem yaratıcı hem de yıkıcıdır. Tıpkı doğa gibi… Doğa, bir yandan hayat verirken bir yandan da inanılmaz bir yıkıcı güce sahip olabilir. Aslında doğa dişil unsurun ne olduğunu anlamak için muhteşem bir örnektir. Doğa kadın ya da erkek değildir. Ama biz ona bazen doğa ana deriz. Çünkü bereketlidir, yaratır da yaratır. Yine de düşünürseniz bir Yanardağ da doğadır. 

Swami Sivananda’nın da belirttiği gibi:

“Dişil enerji, evrensel döngülerin ve yaşamın sürekli yenilenmesinin itici gücüdür.”

Dişil Gücün Eksikliği

Toplumda oluşturulan kadın imgesi ile karıştırılan dişil gücün eksikliğine dair yapılan yorumlar da kafa karıştırır. Böylece bir çok kişi bu eksikliği çoğu zaman  agresiflik ya da duygusuzlukla ilişkilendirir. Oysa Shakti’nin kadın değil enerji olduğunu hatırlarsak eksikliğinin nasıl görüneceğini de anlarız. Dolayısıyla bu eksiklik, daha çok eylemsizlik olarak kendini gösterir. Bu durum, bireyin yaratıcı potansiyelini ve yaşam enerjisini kaybetmesine neden olur.

B.K.S. Iyengar, dişil enerjinin eksikliğiyle ilgili olarak şunları söyler:

“Dişil enerjinin yokluğu, yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan hayati gücü zayıflatır.”

An energetic woman figure with light and energy waves emanating from her hands and body, inspired by Hindu mythology, representing Shakti.

 

Hint mitolojisinde, Shakti’nin dansı evrenin yaratıcı gücünü simgeler. Bir yaratılış mitinde, tanrıça Parvati, Shiva’nın meditasyonu sırasında açığa çıkardığı ışığı kullanarak dünyayı yaratır. Parvati, enerjisiyle tüm yaşamı harekete geçirir ve evrenin döngüsünü başlatır. (Learn Religions) (AdikkaChannels)

 Dişil Gücün Önemi ve Rolü

Dişil güç, sadece yaratıcı değil, aynı zamanda dönüştürücü bir enerjidir. Bu enerji, yaşamın her alanında kendini gösterir ve içsel bilgelik, şefkat, sevgi gibi özelliklerle bağdaşır. Doğu felsefesinde yıkım yaratımın vazgeçilmez bir parçasıdır. Yani aslında, doğurganlık ve anaçlık kadar, yıkım ve yok etme süreçleri de dişil gücün şefkat dolu eylemleri arasındadır.

Yıkımı da bir şefkat eylemi olarak düşünmek ilginç bir perspektif sunuyor insana. Böylece iyilik ve kötülük hakkında oluşturduğumuz kalıpları sorguluyoruz. Sonsuzca doğurgan olan ama bir yandan da felaketler sırasında inanılmaz bir yıkıcı güce sahip olan doğa… İşte bu ikilik dişil gücün ne olduğunu anlamamız için mükemmel bir fırsat sunar. Dişil güç, tıpkı doğa gibi, hem yaratıcı hem de yıkıcı olabilir.  Bu iki karşıt özellik arasındaki dengeyi anlamak, kendi içsel çatışmalarımıza da ayna tutar.

Swami Sivananda’ya göre, dişil enerji, evrensel döngülerin ve yaşamın sürekli yenilenmesinin itici gücüdür. Yani enerji, yaratıcı süreçleri destekler ve yeni başlangıçların temelini oluşturur. Dönüşüm kelimesini gördüğünüz her yerde aklınıza bir şeylerin varlığa gelmesi kadar yok olması da gelsin. Dişil gücü toplumsal cinsiyet rollerinden tamamen bağımsız düşünün ve yaratım kadar yıkımı da bu gücün ürünü olarak kabul edin.

Dişil Gücün Eksikliği

Peki, dişil güç eksikliğinde neler olur? Sanılanın aksine, dişilin eksikliği dengesizlik agresiflik ve duygusuzluk olarak değil, eylemsizlik olarak kendini göstermez. Bu, enerjinin, yaratıcı gücün ve hayat verme becerisinin eksikliğidir. Yani, dişil enerji eksikliği, bireylerin yaratıcı potansiyellerini tam anlamıyla kullanamamalarına ve yaşam enerjilerinin azalmasına neden olur. Swami Sivananda’nın belirttiği gibi, dişil enerjinin eksikliği, kişinin içsel dünyasında ve dışsal eylemlerinde bir durağanlık yaratır. Bu durum, bireyin hayata dair tutkusunu, yaratıcılığını ve değişim gücünü kaybetmesine yol açar. B.K.S. Iyengar da benzer şekilde, dişil enerjinin yokluğunun, yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan hayati gücü zayıflatacağını vurgular (Iyengar Yoga New Zealand)

Eril Unsur Nedir?

Eril unsur bilinç ve farkındalık demektir. Ama genellikle o da yanlış anlaşılır ve ataerkil özelliklere indirgendiğini görürüz. Bu kavramın erkek olmakla, toplumun erkeğe verdiği rollerle bir ilişkisi yoktur. Tıpkı dişil gibi eril de cinsiyet gözetmeksizin herkesin özünde vardır. Çünkü eril unsur, saf bilinçtir, farkındalıktır.  Bu da bize kesinlikle erkeklerin daha mantıklı ya da akılcı olduğunu belirtmez.

A serene scene depicting Shiva in meditation, surrounded by symbols of consciousness and awareness. The background features a tranquil landscape

 

Eril Unsur ve Bilinç

Eril unsur, bilincin en saf halidir, farkında olan, ayırdedebilendir. Bilinç, eylemlerimizin arkasındaki amacı belirler ve bu da bizi hedeflerimize doğru yönlendirir. Marymount Üniversitesi’nden Piérre Ramon Thomas, eril enerjiyi “bilincin enerjisi” olarak tanımlar ve bu enerjinin içsel uyanışa ve kendini keşfetmeye giden yolda rehberlik ettiğini belirtir (Thomas, “The Divine Energies”)  (Marymount University).

Eril unsur, derinlemesine anlaşıldığında baskın veya otoriter değildir. Kutsal eril temelinde amaçlılık taşır ve sorumluluk almak, mantıklı düşünmek ve kararlılık gibi özelliklerle ilişkilidir. Sanılanın aksine eril unsur, hem kadınlarda hem de erkeklerde bulunabilir. Ve doğru kullanıldığında kişinin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olur.

Hint mitolojisi, tanrı Shiva’nın meditasyon ve farkındalıkla dünyayı dengede tuttuğunu anlatır. Shiva, bilincin ve farkındalığın sembolüdür. Onun meditasyon hali, evrenin ritmini ve dengesini korur. Shiva’nın bu rolü, eril unsurun rehberlik ve bilinç sağlama gücünü simgeler.

Eril Unsurun Eksikliği

Eril unsurun eksikliği, insanı edilgen hale getirmez. Bilinç eksikliği, eylemlerimizi amaçsız kılar ve yaşam amacımızı bulanıklaştırır. Eril unsur eksikliği, kişiyi pasif veya zayıf yapmaz; sadece yönsüz ve hedefsiz hale getirir. Paul Helm’e göre, bilinç eksikliği, kişinin içsel yönlendirmesini kaybetmesine ve eylemlerinin anlamını yitirmesine neden olur (The Gospel Coalition). Yani eril unsur ve bilinç kavramlarını ataerkil anlayışlardan bağımsız olarak ele almak gerekir. Bu hem yoga pratiğinde hem de günlük yaşamda daha dengeli ve farkındalık dolu bir yaklaşım geliştirmemize yardımcı olabilir. Eril enerjinin, bilinçli farkındalık ve yönlendirme yoluyla yaşamımıza nasıl anlam kattığını anlamak, ruhsal büyüme ve denge sağlama yolunda önemli bir adımdır.

Dişil ve eril unsurlar yoga literatürüne Tanra felsefesi üzerinden sızar. Konu ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için Tantra üzerine yazdığım bloğu inceleyebilirsiniz. İşte link. 

Dişil ve Eril Dengesini Sağlamak İçin Neler Yapılabilir

Eril ve dişil unsurlar, birbirinden koparılıp ayrılabilen iki bağımsız şey değildir. Bu unsurlar, doğanın ve varoluşun temel yapı taşları olarak birlikte var olurlar ve birbirlerini tamamlarlar. Eğer eril ve dişili dengelemek istiyorsanız, yapacağınız pratiklerin bu temel ilkeye dayanması gerekir. “Oradan biraz dişil, buradan biraz eril ekleyeyim” yaklaşımı, bu iki unsurun en temel mantığına aykırıdır.

İki unsuru dengelemek için yapılacak pratikler hem varoluşsal bir derinliğe sahip olmalı hem de kişinin içsel gücünü pekiştirmelidir. Dengeyi bulmak, bir tarafı güçlendirmek ya da diğerini zayıflatmak değil, her iki unsurun uyum içinde çalışmasını sağlamaktır. Bu pratikler, fiziksel, zihinsel ve ruhsal düzeyde derin bir anlayış ve farkındalık gerektirir.

Yani demek istiyorum ki eğer erili ve dişili dengelemek istiyorsanız bütüncül pratiklere yönelmelisiniz.

Bütüncül Yaklaşım Nedir?

Şimdi konudan az da olsa uzaklaşıp bütüncül pratik derken tam olarak neden bahsettiğimizi netleştirmek istiyorum.

Bütüncül yaklaşım, insanın fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal boyutlarının tamamını kapsar. Bir dengeleme pratiği oluşturulurken kişinin varoluşunun her yönü değerlendiriliyorsa ortaya bütüncül pratikler çıkar. Bütüncül bakış açısıyla oluşturulmuş en güzel sistemlerden biri Yogadır. Yoga pratiği, çok kabaca, fiziksel duruşlar (asana), nefes teknikleri (pranayama) ve farkındalık (dhyana) aracılığıyla beden, zihin ve ruh arasında denge kurmayı hedefler. Başka bütüncül mantıkla tasarlanan pratikler de var tabi. Ama bana sormayın ben yogacıyım :).

A dynamic scene of a dancing goddess Parvati, filled with creative energy and light beams. The background features flowers and nature

Düzenli Pratik

İşin bir püf noktası daha var. Bilinç ve güç arasında uyum sağlamak için kısa bir süre pratik yapıp, işler yoluna girince bırakmak olmaz. Hepimiz biliyoruz ki, hayat zor ve sürekli olarak bizi dengemizden çıkarıyor. Çünkü insanlık olarak yarattığımız sistemin maalesef bizim dengeli halimizle çok da uyuşmayan bir ritmi var. Dengede kalmak ve tetikleyicilere karşı sağlam durmak için düzenli olarak kendimiz üzerinde çalışmalıyız. Hem de düzenli derken haftada bir iki gün değil, her gün pratik yapmaktan bahsediyorum. Süreç diş fırçalamak gibi olmalı. Nasıl “bir süredir dişimi fırçaladım, şimdi bırakayım” demiyorsak, bu da aynı mantıkla, düzenli bir alışkanlık haline gelmeli. Kendi bütünlüğünüz için yaptığınız pratikler öylesine hayatınıza karışmalı ki, “bugün yapmasam mı” diye düşünmek bile aklınıza gelmemeli.

Hint mitolojisinde, tanrıça Parvati ve tanrı Shiva’nın birlikteliği, bu dengeli enerjilerin mükemmel bir sembolüdür. Parvati’nin yaratıcı enerjisi (Shakti) ve Shiva’nın bilinçli farkındalığı (Shiva), birlikte evrenin dengesini sağlar. Biz de kendi içimizde bu dengeyi bulduğumuzda, yaşamımızda huzur ve dengeyi yakalayabiliriz.

Sorularınız olursa iletişim bölümünden bize ulaşabilirsiniz.

Hari Om
Zeynep