Bali'de Yoga Eğitmenlik Eğitimi Vermek II
Temmuz kursunun ikinci haftası neredeyse bitmek üzere. Sekiz tane birbirinden muhteşem kadın katıldı temmuz kursuna. Öğrencilerim dünyanın dört bir yanından gelmişler bu büyülü adaya. İngiltere, Amerika, İsveç, Almanya, bi de ben Türkiye…. İkinci haftada artık birbirimize baya alıştık.
Yoğunlaştırılmış eğitmenlik kursları en azından bir ay boyunca aralıksız devam eden kurslar. Bu nedenle böyle kurslara insanlar hayatlarının rutin bir anında gelmiyorlar. Ya yaşamlarında büyük bir değişiklik yapmak için işlerinden ayrılıp geliyorlar; ya bir şey canlarına tak ediyor ve ne kadar izinleri, kredileri varsa onu kullanıp geliyorlar. Bu kurslar genelde maddi bakımdan oldukça ciddi yatırımlar olduğu için insanın ‘Kısmet olursa seneye yaparım’ diye diye yıllarca ertelediği türden bir macera. Bizim için de öyleydi. Arabasını satıp gelen mi dersin, evdeki eşyaları sattıktan sonra son kalan parasıyla kendini Bali’ye atan mı dersin….. Neyse, sonuç olarak buraya gelen insanlar büyük çoğunlukla hayatlarının çok özel bir evresinde oluyorlar. Kendi deneyimime ve buradaki gözlemlerime dayanarak söylüyorum bu özel evrede yapılabilecek en iyi şeylerden biri kalkıp inziva eğitimine katılmak.
Zorlu bir süeç buradaki, oldukça yoğun hem fiziksel hem zihinsel hem de ruhsal olarak. Zaten hayatının çetrefilli bir evresinde olan insan iyice yıpranmaz mı diye düşünebilirsiniz. O zaman ben de size bu hafta yaşanan bir olayı anlatayım:
Öğrenciler buraya, bu adaya, bu ülkeye tek başlarına geliyorlar. Çoğu benzer durumdalar, ve yanlız oldukları için de kendilerini diğer öğrencilere açmaya hazır oluyorlar. Eğer doğru grup ruhu yakalanırsa çok güçlü bir arkadaşlık ve çok sağlam bir duygusal destek sistemi oluşturulabiliyor. Buradaki eğitmenlerin de aslında en büyük görevlerinden biri bu ruhun oluşmasını sağlamak ve onu ayakta tutmak. Neyse, sadede geleyim. Öğrencilerimden biri erken menepoz evresinde şu anda. Bu nedenle bir çok hormonal ve dolayısıyla da duygusal dalgalanma yaşıyor. Dün dersin ortasında bir anda ağlamaya başladı. Ama öyle minik minik sakin sakin değil. Hüngür hüngür, durduramıyor kesinlikle, ve sebebini de bilmiyor. Bir ara dışarı çıktı. Dışarıda ortalıkta tavuklar geziyor. Tavukların yanında da civcivleri var. Onları gördü, daha da çok ağladı. Bu öğrencim yönetici konumunda olan ve uzun yıllardır ağlamamış olduğunu söyleyen bir kadın. İnsanların yanında ağlamak istemedi kaçıp gitmek istedi. Elimden geldiğince destek olup grupla beraber kalması gerektiğini anlattım. Hiç mutlu olmadı bu durumdan, ama kaldı. Gitseydi bu grup zor zamanlarda kaçılacak bir ortam olacaktı. Tıpkı günlük hayatımızda girdiğimiz duygulardan ve empatiden yoksun birçok ortam gibi. Oysa bizim bu ortamın güvenli olmasına ve zor durumlarda kaçılacak değil aksine gidilecek bir yer olmasına ihtiyacımız vardı. Öğrencim dersin sonuna kadar kenarda dinlendi, ufak ufak da ağlamaya devam etti. Dersi grup sarılmasıyla kapattık. Dersten sonra onu artık arkadaşlarının şevkatine emanet ettim. Ertesi gün uzun uzun teşekkür etti kalmasını sağladığım için. Bugün çok daha güçlü ve keyifli görünüyor. Sabah şimdiye kadarki en iyi meditasyon deneyimini yaşadığını söyledi.
Bizim böyle ortamlara ihtiyacımız var hayatta. Rahat rahat, saklanma ihtiyacı hissetmeden, içimize attığımız kırgınlıkları, yogunlukları, acıları çevremizdekilerin desteğiyle hiç utanç hissetmeden onaracağımız ortamlara çok ama çok ihtiyacımız var. Yoga sınıfı da böyle bir ortam olmalı aslına bakarsanız. Neden mi? Çünkü yoga pratiği sırasında o derine derine gömdüğünüz duygular var ya, bi bakıyorsunuz toplanıp oturmaya gelmişler. Eee hazırlık yapmamıştım….. Biz yapıyoruz işte o hazırlığı sizin için, merak etmeyin. Bir yoga dersinin en önemli ulaşılması en zor aşamalarından biri: zihin, beden ve ruh hazır hasret giderecek zaman bulmuşken karşınıza ne çıkarırsa onu olduğu gibi kabul etmek. Bu bazen asla dengede duramamak, bazen asla yapamadığınız bir hareketi şıp diye yapıvermek, bazen gülme krizine girmek, bazen bir anda ağlamaya başlamak, bazen kedinize kızmak, bazen hocaya, bazen Savasana’da hayatın anlamını yakalamak, bazen de sınıftan kaçıp gitmek istemek şeklinde çıkabiliyor.
Güçlü olmak kırılmaz sinirlere sahip olmak hep ayakta kalmak anlamına gelmiyor. Güçlü olmak duygusal dalgalanmalara kendini açabilmek, rasyonel aklınla kontrol edemediğin şeyleri de deneyimleme cesareti göstermek, düşünce kalkabilecceğine olan inancın sayesinden düşmekten kormamak anlamına geliyor.
Yoga Candır!